18 Ekim 2007 Perşembe

Eksik sizsiniz hanımefendi

Cehaletin böylesi

Seray Sever, sunuculuğunu üstlendiği ‘Her Şey Dahil’ adlı programda büyük bir gafa imza attı.Programın konuğu Dilruba Saatçi, ‘Latife ve Fikriye’ adlı oyununda Atatürk’e aşık olan iki kadını canlandırdığını söyledi. Araya giren Sever, “Atatürk, hem Kurtuluş Savaşı’nı yapmış hem de iki kadını idare etmiş. O bile böyleyse şimdiki Türk erkekleri neler yapmaz'' dedi.Akşam Gazetesi'nden Nurbanu Güney Elbir'in haberine göre, bu söz üzerinde stüdyoda buz gibi bir hava esti. Program sonrası gafını toparlamaya çalışan Sever “Latife Hanım’ın Atatürk’ün eşi, Fikriye Hanım’ın ise ona âşık bir kadın olduğunu yeni öğrendim'' dedi.

Gaf mı cehalet mi karar vermesi güç. Ülkemizin neden bu halde olduğunun çarpıcı bir örneği bu olay.

17 Ekim 2007 Çarşamba

Ölüler altın takar mı?


Dünya güzeli Kaz Dağları altın uğruna feda ediliyor. Büyük eylem hazırlıkları mevcut. Şimdilik şu kare kıyımı anlatmak için tek başına yeterli olacaktır.


16 Ekim 2007 Salı

TEMA'dan imza kampanyası : Orman alanları satılmasın!


Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Sayın Başkan ve ÜyeleriSayın BaşbakanSayın Çevre ve Orman Bakanı
Başımız dertte.Dünya ısınıyor, iklimler değişiyor, afetlerin sayısı ve şiddeti artmaya devam ediyor.
Dünyamız çölleşmeye, açlığa, susuzluğa doğru giderken doğal dengeler bozulurken çözüm, yeşil örtüyü korumak ve genişletmektir.
Ama biz ne yapıyoruz ?Nefes almamızı sağlayan, topraklarımızı, suyumuzu koruyan, binlerce canlının yaşam kaynağı, yuvası ormanlarımızı korumamız gerekirken sözde “yasal” yollardan satmaya çalışıyoruz.
Ormanlarımız satılık değildir.Anayasaya aykırı, ulusa ait ormanları satışa çıkararak mülkiyet hakkını hiçe sayan ve orman talanının önünü açan 2 B orman arazilerinin satışına geleceğimiz ve çocuklarımız için hayır diyoruz.
Ormanlarımızın satılmaması hep orman kalması için; aşağıda imzası bulunan biz Ülke Gönüllüleri, başta TBMM Başkanımız, Başbakanımız ile Çevre ve Orman Bakanı olmak üzere Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün üyelerinden, ilişikte yer alan 2 B ile ilgili çözüm önerilerimizi dikkate almalarını, 2 B orman arazilerinin satılmamasını ve tekrar 2 B’lerin yaşanmaması için gereken önlemleri almalarınız istiyoruz.
TEMA Vakfı
İmza kampanyası için http://www.tema.org.tr/2B/index.asp adresine tıklayabilirsiniz.
Yorum:TEMA'nın yıllardır sürdürdüğü onurlu mücadeleyi desteklemek hrpimizin görevi aslında. İçecek suyu işleyecek toprağı soluyacak havayı bulamadığımızda yani doğa intikamını bizlerden aldığında çok geç olacak. Mesela İç Anadolu şimdiden çölleşmeye başladı bile. Artık bırakınız karı şiddetli yağmurlara hasret kalmaya başladık. Başımızdaki rantçılar ormanlarımızı rahat bırakır mı bilinmez ama hiçbir konuda mücadele etmeksizin umutsuzluğa kapıldığımız için kalmıyor mu meydan onlara?
Türkiye çöl olmasın.

Adına sahip çıkanlar


Orda bir köy var uzakta diye türkümüz vardır. Hani gitsek de gitmesek de bizim olan. O misal Hürriyet gazetesinin arşivlerinde yer alan eski bir haberi biraz da hatıra olarak paylaşmak istedim:


Kayseri'nin Melikgazi İlçesine bağlı Germir ile Tavlusun Köyleri uzun süren bir mücadele sonrasında eski isimlerini geri aldı. 1960'ların başında Germir'in adı Konaklar, Tavlusun'un adı ise Aydınlar olarak değiştirilmişti.
1960'ların başında bir gün Germir'in tabelası değişti, Konaklar oldu. Bu köyde 20'nci yüzyıl başına kadar Türkler, Ermeniler ve Rumlar birlikte yaşamıştı. Germir adı hangi dilden geliyordu, kimse bilmiyordu aslında. Köy halkı akla gelebilecek her makama başvurup Germir ismini geri aldı.
AD DEĞİŞTİRME KOMİSYONU
Köy, kasaba ve şehirlerin isimleri 1940'tan itibaren değiştirilmeye başlandı. İçişleri Bakanlığı'nda Ad Değiştirme Komisyonu, Yabancı Adları Değiştirme Komisyonu gibi birimler kuruldu. Ege Üniversitesi’nden Doç. Esra Danacıoğlu'na göre, 1970'e kadar toplam 12 bin yerin adı değiştirildi.Germir ile Tavlusun adlarına sahip çıktı, Konaklar ve Aydınlar olmayı reddettiTavlusun köylüleri, eski isimlerinin iadesi için 1988'den itibaren mücadele vermeye başladı. On yıllık çaba sonrasında 1998'de gerçek isimlerine yeniden kavuşan Tavlusunlular hemen tabelaları değiştirerek bu başarılarını kutladı. Tavlusun’un isim hakkını kazanmasından cesaret alan Germirliler ise, 1999'da işe koyuldu ve Melikgazi Belediye Encümeni'nin 15 Şubat 2000 tarihinde aldığı kararla Konaklar isminden kurtuldu. Germir'in bu mücadelesine muhtar Melik Temiz önderlik etti. Göreve gelir gelmez, Valilik, İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Kaymakamlık gibi kurumlara dilekçeler yazdı, köy sakinlerinin tümünün imza attığı metinleri gönderdiği her dilekçeye ekledi. Muhtar Temiz, isim değişikliğiyle yaşadıkları şoku şöyle anlatıyor: ‘‘1960'ların başıydı. Tabelalar aniden değişti. Sanki geçmişimiz elimizden alınmış gibi oldu. Tarihsiz kaldık. Sokaklar aynıydı, bağlar bahçeler değişmemişti ama sanki birileri bizi almış da başka bir diyara götürmüş gibi hissettik kendimizi. Sokakların, bağların, bahçelerin elimizden alındığını düşündük. Resmi yetkililerin önünde, törenlerde hep Konaklar diyorduk ama onlar çekildikten sonra Germir demeye devam ediyorduk. Ben aramızda konuşurken hiçbir gün Konaklar dediğimizi hatırlamıyorum. Alışamadık bu isme, sindiremedik içimize.’’
750 YILLIK GERMİR
Muhtar, Germir'in eski Türkçe'de aydınlık, güneşli yerleşim birimi anlamına geldiğini söylüyor ama kelimenin kökeni hakkında yaptığımız kısa bir araştırma sonunda bu konuda değişik fikirlerin öne sürüldüğünü gördük. Germir'in kuruluş tarihi hakkında kesin bir kayıt bulunamamış. Ama Germir'de yaklaşık 750 yıldır Türk, Ermeni ve Rumlar'ın birlikte yaşadığı kesinleşmiş. Köyde, altı cami, iki Rum ve bir de Ermeni kilisesi bulunuyor. Camilerin geçmişi de kiliselerin tarihi kadar eski zamanlara uzanıyor.Kayseri'ye beş kilometre uzaklıkta yemyeşil bir vadi içinde bulunan bu köyün adı hakkında çeşitli rivayetler var. Germir'in adı Rumca'da Kermiria olarak geçiyor ama onlar da anlamını bilmiyor. Ermenice'de Garmir kırmızı anlamına geliyor. Bu ismin köydeki yapılarda kullanılan taşların renginin kırmızıya çalmasından ileri geldiği söyleniyor. Ama Stefanos Yerasimos, bu sözcüğün Anadolu dillerinden gelmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu söylüyor. 1900'lerin başında 6000 kişinin yaşadığı Germir'de, dört eczane, 12 doktor, çeşitli malların satıldığı 35 dükkan vardı. 1892 yılına ait Rum kayıtlarına göre köyde dört okul, beş öğretmen ve 242 kız ve erkek öğrenci bulunuyordu. Ermeni kayıtlarına göre ise 1823'te 115 kız ve erkek öğrencinin bulunduğu bir Ermeni okulu mevcuttu. 20. yüzyılın başında içinde 2000 kitap barındıran büyük bir kütüphanesi vardı. Köyü önce Ermeniler terketmiş, Mübadele'den sonra da Rumlar gitmiş.
TÜRKOFON RUMLAR
Germirli Rumlar Türkofon'du yani Türkçe'den başka dil konuşmazlardı. Yaşlı bir Germirli bize, ‘‘Onlar Rumca bilmezlerdi. Yunanistan'a göçünce çok zorluklar çekmişler. Bundan 20 yıl önce köyden Yunanistan'a göçmüş bir adam geldi. Dedi ki, 'Bizi orada hep dışladılar. Türk tohumu dediler. Aralarına almadılar. Yunanca'yı sonradan öğrendik.' Bunu duyduğumda çok üzüldüm.’’Germir'de Müslüman mahallesi dışında iki de Rum mahallesi vardı. Birinin adı Aya Todori, diğerininki Panaia. Germir, geçmişte Orta Anadolu'nun en önemli beziryağı üretim merkeziydi. Germir'de halen dimdik ayakta duran ama kullanılmayan 30'a yakın bezirhane var. Köy konaklarının, cami ve kiliselerinin duvarlarını, tavanlarını süsleyen resimler hala capcanlı durabiliyorsa bunu beziryağına borçlu.
KİLİSELER ŞAHIS MALI
Germir'de ayakta kalmayı başarabilmiş üç kilise var. Ortodoks Rumların kilisesi Panaya (üstte) ve Aya Todori, Ermenilerinki ise Surp Stephanos. Eşsiz güzellikte bir çan kulesi ve Germir'i kuşbakışı gören kubbesiyle Panaya Kilisesi, geçen yıla kadar ahır olarak kullanılıyormuş. Şimdi boşaltılmış ama geçmişte kiliseyi kullanan besiciler hemen kilisenin 3-4 metre ilerisinde üstü betonla kaplı yeni bir ahır inşa etmişler. İneklerin bir kısmı hala, kilisenin giriş kapısındaki sütunlara bağlanıyor. Surp Stephanos Kilisesi eskiden Tanrı'nın eviymiş ama şimdi yarı yıkıntı haliyle Elmas Hanım'ın evine dönüştürülmüş. Tonozları çökmüş olan bölümlerin duvarlarını süsleyen rengarenk kutsal metinler ve tasvirler, harabenin içinde parlamayı sürdürüyor. Aya Todori'nın sahipleri de kiliseyi ahır olarak kullanmayı tercih etmiş. Germir'deki üç kilisenin tapusu 1940'larda şahıslara verilerek mabetler, özel mülke tevdi edilmiş...Bin yıllık Tavlusun Aydınlar olur mu?Tavlusun Köyü de 1960'lardaki isim değiştirme operasyonunun kurbanı olmuş. Tabii kimseye eski ismin yenisiyle değiştirileceği söylenmemiş, hiçbir köylünün fikri alınmamış. Günlerden bir gün köy muhtarlığına vilayetten bir resmi evrak gelmiş. Evrakta, köyün adının bundan sonra Aydınlar olduğu ve eski ismin kullanılmasının kesinlikle yasaklandığı bildiriliyormuş. Tabelaları değiştirin, yeni doğanları nüfus kütüklerine Aydınlar doğumlu diye yazdırın deniliyormuş. Tavlusun isminin nereden geldiği bilinmiyor. Tavlusun'un yetiştirdiği akademisyenlerden biri olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji öğretim üyesi Leman Tomsu, Orta Asya'da aynı isimde bir yer olduğunu öne sürmüş. Zaten yeni isme alışamamış olan köy halkı, Muhtar Ahmet Altınkol'un önderliğinde 1988'den itibaren eski ismin iadesi için mücadeleye başlamış. Leman Tomsu'nun görüşünü bir 'bilirkişi' raporu olarak dilekçelerine ekleyen köylüler tam 10 yıl boyunca çaba sarfetmiş. Ve 1998'de muratlarına ermişler.
PİYANO SESLERİ
Köy İhtiyar Heyeti Üyesi İbrahim Özer (65), Tavlusun isminin Türkçe olup olmamasının aslında hiç de önemli olmadığını söylüyor. ‘‘Rumca ya da Ermenice olsa neyi değiştirir ki. Şimdi köyün adını Aydınlar yaparsak, burada bir zamanlar dirlik içinde komşuluk yaptığımız Ermeniler ve Rumlar'ın Tavlusun'da yaşamamış olduğunu kanıtlamış mı olacağız? Camiyle kilise yanyana. İşte bu, bir zamanlar nasıl yaşadığımızın ifadesi.’’ .Özer'in babası, eskiden köyün Hıristiyan mahallesinden piyano seslerinin yükseldiğini anlatırmış. Granit arnavut kaldırımlı yolları işaret eden İbrahim Özer, ‘‘Şimdi biraz bozuldu ama eskiden bu köyde yağmurda ve karda yürüdüğünüz zaman paçalarınıza bir damla çamur sıçramazdı’’ diyor. ‘‘O kadar mamurdu burası. En yoğun yağmurlarda bile sular taşların üstünden bir türkü çığırır gibi çağlayarak akar, evlerin içine sökün etmezdi.’’ Tavlusun'da dört kilise ve 14 cami var. Olağanüstü güzellikteki taş konakların büyük bir bölümü doğanın insafına bırakılmış, köy yarı yarıya terk edilmiş. Kiliseler ve eski ekaliyet evleri ise definecilerin insafına bırakılmış. İbrahim Özer, ‘‘Osmanlı parasının altın olması başımızın en büyük belası’’ diyerek define avcılarına verip veriştiriyor. Define avcılarının yarattığı tahribat sonucu tüm kiliselerin içine sanki bomba düşmüş. Zemin taşları hallaç pamuğu gibi atılmış, ibadet mekanında adam boyu çukurlar kazılmış.Tavlusun da tıpkı Germir gibi 1996'da SİT bölgesi ilan edilmiş ama, tarihi mirası korumak için tek bir adım bile atılmamış. Taş konakların arasından, yüzlerce yıllık cami ve kiliselerin yanından yeni beton yapılar fışkırmaya başlamış. Köy Muhtarı Ahmet Altınkol, Kayseri'ye 10 kilometre uzaklıktaki Tavlusun'un dünyada eşi menendi bulunmayacak bir turizm ve kültür merkezine dönüştürülebileceğini söylüyor ama ellerinden birşey gelmediğini de ekliyor. Yetkililer köylülere, SİT alanı içinde yeni bina yapmamalarını söylemiş ve köyün merasını konut alanı olarak kullanmak için karar alacaklarını belirtmişler. Ama bu karar tam altı yıldan bu yana bir türlü çıkmadığı için, bu eşsiz güzellikteki tarihi mekan yavaş yavaş yok olmaya terk edilmiş.
600 YILLIK TAVLUSUN CAMİİ
Tavlusun da tıpkı Germir gibi 1996'da SİT bölgesi ilan edilmiş ama, tarihi mirası korumak için tek bir adım bile atılmamış. Taş konakların arasından, yüzlerce yıllık cami ve kiliselerin yanından yeni beton yapılar fışkırmaya başlamış. Geçmişi 600 yıl öncesine kadar uzanan Tavlusun Camisi de kiliseler gibi bakımsız.
KİLİSELER BOMBA DÜŞMÜŞ GİBİ
Tavlusun'da dört kilise ve 14 cami var. Olağanüstü güzellikteki taş konakların büyük bir bölümü doğanın insafına bırakılmış, köy yarı yarıya terk edilmiş. Define avcılarının yarattığı tahribat sonucu tüm kiliselerin içine sanki bomba düşmüş. Zemin taşları hallaç pamuğu gibi atılmış, ibadet mekanında adam boyu çukurlar kazılmış.
BABA KAZAN’IN SON İSTEĞİ
Beni Germir’e götürünGermir Kayseri kökenli dünyaca ünlü sinemacı Elia Kazan'ın köyü. Köylüler ona Aliya diyorlar. Elia Kazan'ın babası Amerika'da ölüm döşeğindeyken oğluna son isteğini bakın nasıl dile getirmiş:‘‘Anadolu'yu bir kere daha görmek istiyorum. Anadolu'daki dostlarım beni bekliyorlar. Bir adamın bahçesine gitmek istiyorum. Bu adamın bir bahçesi var. Türk ama iyi adam, eski dost. Her çeşit meyve ağacı var. Kışın da tepenin yamacındaki evde oturur, ağaçlara göz kulak olabilmek, iyi bakabilmek için. Yazın bu ağaçlar meyve verir, her biri ayrı bir meyve, ayrı ayrı zamanlarda. Şimdi haziranda kayısılar vardır. Orada bir ağacın altında oturmak ve bir dalı ağır ağır kendime eğmek istiyorum. Sonra da tak! Ufak, yumuşak meyveyi koparırım. Kolayca kopar. Çünkü koparılmaya hazırdır. Buradaki gibi değil. Buradaki güzel görünür, tadı yok! Bu Türk'le oturacağım, bu ihtiyar adamla, ben de ihtiyar bir adamım. İkimiz oturup birlikte meyve yiyeceğiz ve huzur içinde olacağız. Son isteğim bu... Beni uçağa bindir. Ondan sonrası için meraklanma. İnsanlar bana bakarlar. Sen söylentilere aldırma, Türkler çok iyi insanlar, komşu gibi, beni bu adamın bahçesine götürürler. Dünyadan tek istediğim bu. Beş dakika...’’Şairin isyanıYer isimlerinin değiştirilmesi sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil. Tüm dünyada görüyoruz. Stalin dönemi Sovyetler Birliği bu konuda rekor kırmış. Uygar Avrupa’da sık sık bu tür girişimlere sahne olmuş. Ünlü Fransız şair Jacques Prevert bir şiirinde bu anlamsız değiştirme hikayesine isyan etmiş.İLK UÇUŞBu sokakLuxembourg Sokağı'ydı eskiden adıbahçesinden dolayı.Bugün Guynamer Sokağı diyorlar ona.savaşta ölen bir havacının adı verilmiş.Oysabu sokakhep aynı sokakbahçe aynı bahçeve hep LuxembourgTerasları... heykelleri... havuzlarıyla...Ağaçlarıylayaşayan ağaçlarıyla...Kuşlarıylayaşayan kuşlarıyla...Çocuklarıylabütün yaşayan çocuklarıyla...O zaman düşünüyor insan düşünüyor... gerçekten ölü bir havacı bizi aldatıyor mu yoksa.

Özlüyoruz



3. ligde takımımz yok diye yakınan Kayserililer'in 3. lige çıktığında kapattığı takımdır Kayseri Elektrikspor. Rant kelimesi yeterli oalcatır sanırım Elektrikspor'un kapatılma sebebi olarak.

15 Ekim 2007 Pazartesi

İskoçya milli takımı


İskoçya milli takımı Ukrayna, Fransa ve İtalya'nın olduğu grupta sürpriz bir şekilde grup liderliğini sürdürmekte. Fransa'yı ve Ukrayna'yi deviren İskoçlar'ın yenemediği tek takım İtalya ki İtalya'daki maçları İskoçya'nın gruptan çıkıp çıkamayacağını etkileyecek. Gönül ister ki endüstriyel Fransa veya İtalya'dan birisinin gruptan çıkamaması ve İskoçlar'ın Avrupa 2008de yer alması. Onurlu mücadeleleri umarım milli takımımıza örnek oluyordur.

İskoçya'nın gruptaki maçları:

İskoçya:6 Faroe Adaları:0

Litvanya: 1 İskoçya:2

Ukrayna:2 İskoçya:0

İskoçya:2 Gürcistan:1

İtalya:2 İskoçya:0

Faroe Adaları:0 İskoçya:2

İskoçya:3 Litvanya:1

Fransa:0 İskoçya:1

İskoçya:3 Ukrayna:1

Puan durumu:

İskoçya 10 maçta 24 puanla lider. +12 averajı bulunuyor.

İtalya 10 maçta 23 puan ve +10 averajla ikinci sırada yer alırken her iki maçta da İskoçlar'a kaybeden Fransızlar 2 puan ve +18 averajla 3. sırada yer alıyorlar.

İskoçlar 17 ekim günü Gürcistan'a gidiyor. 17 Kasım'da ise İtalya maçları var.

Votkayla hayata döndü

Avustralya'da doktorlar, intihara kalkışan bir İtalyan turistin hayatını, 3 gün serum aracılığıyla votka vererek kurtardılar.Queensland eyaleti sağlık yetkilileri, intihar etmek için antifrizin içinde bulunan "etilen glikol" içen 24 yaşındaki İtalyan turistin koma halinde hastaneye getirildiğini belirterek, Mackay hastanesindeki doktorların panzehir olarak kullanılan tıbbi alkolün bitmesi üzerine votkayla serum hazırladıklarını kaydettiler.Hastanın 3 gün süren tedavi sonunda tamamen iyileştiğini ve tedavi sonrasında votka nedeniyle ortaya çıkan "akşamdan kalma halin" de zamanla geçeceğini belirten yetkililer, İtalyan turistin bir süre daha hastanede tutulduktan sonra taburcu edileceğini açıkladılar.AA

Kastamonu Manileri























14 Ekim 2007 Pazar

Milli takımın kupayı alma şansı


bosnaya moldovaya yenilip..maltaya berabere kalıp yinede gidersek finallere kesin kupayı alırız. Fatih Terim'e 100 milyarın üstünde maaş veriliyorken 70 milyon Türk'ten herhangi biri sanırım hiçbir ücret talep etmeksizin bu takımı saygın noktalara getirirdi. Yazık.




10 Ekim 2007 Çarşamba

Futbolun cilvesi


Arsenal ve Chelsea gibi takımları oldum olası sevmedim. Arsenal-Sunderland maçında Sunderland'i desteklemiş olmamsa Arsenal antipatisiyle açıklanamazdı herhalde İrlandalı başkanları dururken ve teknik direktörleri Roy Keane'ken. Sunderland 2-0 yenikken skoru 2-2'ye taşımayı bildi ama 3. golü yemekten kurtulamadı. Benzer bir foulde Flamini'nin atılmayışı ancak Sunderlandli futbolcunun kırmızı kartla ihraç edilmesi de Sunderland'in 3. golü bulamamasında bir derece de olsa etkiliydi. (Arsenal:3 Sunderland:2)

Roy Keane futbolculuğunda sergilediği göze göz dişe diş oyun karakterini takımına çok güzel yansıtmış. Umarım takımı ligde kalır ve İrlandalılar'ın İngiltere'deki sesi olmaya devam eder.

Kısa kısada Karikatür Kuşağı

Kendin pişir kendin ye




Medyanın 4 takımının her türlü logosu ve duvar kağıdı olur da bizimkinin neden resimleri olmasın? El emeği göz nuru çalışmalar vol 1.




Erciyesspor Karşıyaka maçı 250 kişiye oynandı



Atletico Madrid gibi bir devi şehrimize getiren Erciyesspor'a yapılan haksızlık...

Yok artık...



Kareografide son nokta desek yeridir sanırım.

2 Ekim 2007 Salı

Forvetlerin forveti


Her zaman çok gol atar kendisi ama 9.60 ortalamayı görmesi ve 5 maçtaki 10 gollük istatistiği tarihe geçmeye aday.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Bir foulün tarihçesi | Roy Keane vs Haaland




1997 Eylülündeki Leeds-Manchester United maçında Norveçli Haaland Roy Keane'e foul yapar. Roy Keane yerden kalkamaz. Haaland Roy Keane'e yaklaşır ve birşeyin yok numara yapma der. Roy Keane ise yerden kalkamaz ve o sakatlık yüzünden sezonu kapatır.


Aradan 4 sene geçer. 2001 senesinde Manchester United-Manchester City derbisinde Roy Keane hala dünyanın en sert foulleri arasında kendisine yer bulan hareketini yapar. Maçın son dakikalarına göre Halaand'ın iki bacağını birden yerden kesen uçan tekmesi Haaland'ı yere yıkmıştır.Haaland kıvranırken Roy Keane yaklaşır bu sefer: "Bir daha asla numara yaptığımı söyleme!" der ve hiçbirşey olmamışçasına sahayı sakin tavırlarla terk eder.


Bazı insanlara yalancı demenin ve iftira atmanın bedeli ağırdır.






İrlanda'da okumak isteyenler için gelişmeler

İrlanda'da, Türk İrlanda Eğitim Kültür Derneği'ni (TIECS) kuran gönüllüler, Türk öğrencilerin yeşillikler içindeki bu ada ülkesinde eğitim görebilmesi için çalışmalara başladı. Yapılan görüşmeler sonucu İrlanda devlet üniversiteleri, Türkiye'den gelecek lisans ve yüksek lisans öğrencilerini kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. TIECS Müdürü Mustafa Karacan, hayalindeki üniversiteye yerleşemeyenlere 'hayallerinin ötesinde güzel bir üniversite' seçeneğinin beklediğini söylüyor.

Öğrencilerin İrlanda'da yabancılık çekmeyeceklerine dikkat çeken Karacan, İrlandalıların Anadolu insanını aratmayacak derecede sıcakkanlı olduğunu belirtiyor. İngiltere'ye bağlı Kuzey İrlanda da Türk öğrencileri bekliyor. Kuzey İrlanda Tolerans Eğitim ve Kültür Derneği (NITECA) Müdürü Ali Çopur, başvuru için zaman problemi olmadığını ifade ederek, bu ülkeyi tercih edecek öğrencilerin, huzurlu bir ortamda doğayla iç içe ve rahat bir öğrenim hayatı süreceğini dile getiriyor.

Türkiye'deki üniversitelerden mezun olan öğrenciler, doktora ve mastırını yaparken istedikleri alanı seçme imkanına sahip. YÖK denkliği bulunan İrlanda'daki üniversitelere sadece ağustos ayında 5'i mastır için toplam 40 öğrenci kayıt oldu. Dil sorunu yaşamamaları için öğrencilere ilk yıl hazırlık programı verilecek. Bu kurslar özel dil merkezlerinde de alınabilecek.

Eğitim masraflarını çıkarma imkânı
İrlanda'yı tercih edecek gençleri ekonomik bakımdan da birçok kolaylık bekliyor. Avrupa üniversiteleri kendi ülke öğrencilerine farklı, AB ülkesi öğrencilerine farklı ve AB dışından gelen öğrencilere farklı fiyatlar uyguluyor. İrlanda üniversiteleri ise Türkiye'den gelecek öğrencileri AB statüsünde kabul ediyor ve eğitim harçlarını buna göre belirliyor. Para birimi 'Lira' olan İrlanda'da öğrenciler için harçlıklarını çıkarma imkânı da bulunuyor.

İşsizliğin olmadığı ülkede pek çok kuruluş, yarım gün çalıştırdığı öğrencilere aylık 800 Euro'dan başlayan ücretler ödüyor. Vize ve okula kayıt gibi her türlü danışmanlık hizmetini Türk girişimciler ücretsiz sağlıyor. İrlanda, ulaşım bakımından da cazip imkanlar sunuyor. Başkent Dublin ile İstanbul arası uçakla 3 saat 40 dakika. 180 Euro olan bilet fiyatları yıl içinde değişmiyor. Avrupalılarca 'doğa harikası' olarak nitelenen İrlanda iklimi, yaz ve kış sıcaklık farkı göstermiyor. Sıcaklık, yazları 20 derece civarında seyrederken kışları kar yağmıyor
.