19 Ağustos 2009 Çarşamba

Hoşçakal Ankara(2003-2009)

Gözlerim buğulanıyor, sigara dumanı kaçmıştır diyorum ama yalan. Veda lafını ağzıma almak istiyorum çünkü biliyorum An"g"ara'nın tozunu yutan bir daha asla terkedemez burayı(İstanbullu ve İzmirliler hariç.) Bir tutkudur Ankara,sigara yanına Efes Pilsendir. Tövbe eder eder yeniden başlarsın. Hiç bitmesin istersin.

Çok zorladı Gazi denilen ilim irfan yuvası görünümlü tımarhane. İşletme bölümünü yazarken ömrüm boyunca sayısal ders görmeyeceğim oh be diyordum, o tımarhaneden içeri girdiğim an kabusum başlamıştı. Tam 6 sene alandışı tercihin serbest bırakılışı için sabrettim ve kısmet 2010 ÖSS'ye nasip oldu. Yılların intikamını alma vaktiydi artık. AMA...

Kendi memleketimden bile kat kat daha fazla sevdiğim o güzelliğe veda etmeliydim. ANKARA! İstanbul'u yere göğe sığdıramaz birçok insan, bense iki üç gün bile tahammül edemiyor her levhada Ankara adını arıyor, 06 plaka görünce telefonu bulmuş Graham Bell kadar mutlu oluyordum. Yalnızlığımın sessizliğimin yoldaşı güzel Ankara... Gridir kimine göre. Aksine yemyeşildir,sımsıcaktır.

La bebe lafını, Bahçeli On'un yanındaki Sadık Abi'nin kokoreçini, Emek'in uzun ince iki tarafı 50 yıllık ağaçlarla dolu yollarını, eski evlerini, geceleri ışıklandırılmamış eğri büğrü pis kaldırımlarını, parkta toplum huzurunu bozma cezası yemeden içebilmeyi, yurt muhabbetlerini, güzel kızları, Kızılay'ın tıklım tıklığımını ve yıllardır isimlerini öğrenemediğim sokaklarını, Varil'de Efes içmeyi, Bestekar Sokak'ı, kapansa bile Hitti Cafe'yi, Kuğulu Park'ı, Kıtır'ı, Tunalı Hilmi Caddesi'ni, Esat'a karda çıkmayı,yazları gün batımını izlemeyi, öğrenci harçlıklarının çoğu zaman yetmediği için azıcık yenebilen yemeklerde kalan o tadı, sarı akan suyunu, minicik evimi, kedilerimi.... Çok ama çok özleyeceğim.

Bu yazı saatlerce uzun uzun yazılabilir ama vedaları sevmem. Hem veda etmiyorum ki sana Ankara. Bakma bana öyle. Seni daima görmeye göreceğim ey kavgamın en kutsal şehri Ankara. Ben yokken kendine iyi davran olur mu?

Çocukluğumuzun iki oyunu


Hugo & Alaaddin.


Şimdiki çocuklara bakıyorum da ne kadar şanslı bir çocukluğumuz geçirdiğimizi bir kez daha anlıyorum. Yeni nesil oyunlarda robotlar,kan gibi şiddet unsurları vardı. Bizim zamanımızda da mesela Mortal Combat vardı ama zaten birçok bilgisayar o oyunu kaldıramadığından sorun da yoktu.

Hugo denince aklıma hep Tolga Abi gelir, hala da soyadını bilmem. Lütfen tuşlu telefondan oynayınlar, telefon tuşu sesleri,son anda telefon hattı yüzünden kaybedenler, Cadı Sila ile unutulmaz replikler ve Kanal 6 geliyor. Tabi, canlı yayında küfreden çocuk hala unutulamamıştır biz 80lerin sonu, 90lar'ın başında çocuk olan nesil tarafından.

Aladdin denince ise unutulmaz müzikleri,devenin üstüne sıçradınız mı çıkan bbbööööyyk sesi ve İslamî motifler tabiki. O sihirli kristalleri bulunca dünyayı fetheden Malkoçoğlu edasıyla çıkan heyyyt sesi...

Ne çabuk büyümüşüz biz.

Hayalî sevgiliye

Not: Gerçekten hayalî ve öylesine yazılmıştır. Sevgilim olsa bile, uluorta bazı şeylerin paylaşılmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

Umutsuzluğun ortasındayken çıkıverdin karşıma
Bozkırın ortasındaki tek ağaçlar misal o anda
Serin bir meltem misali girdin kanıma
Usul usul işledin kendini aklıma

Bir sanat eseriydi yüzün
Badem karası gözlerin
Meltemde dalgalanan saçların
Eritti buzlarını yüreğimin

Siyah beyaz bir tabloda
Tek renktin oysa
Parlıyordun inadına
Yıldızlar sönerdi ihtişamınla

Hayatın acıları uğramamıştı gül yüzüne
Çiçek kokardın, mestedercesine
Tütünle dolan ciğerlerime
Dolardı kokun, nefes alırdım seninle

Renklerim yandı bir gün
Simsiyah olmuştum, görmedin
Sensizlikle usulca ölürken
Gelen kışı göremedin


Roy

İnsan canı mı, o da neymiş?

Kadir Has Stadı'nda sigara içmek istersen ayağı kayan bir futbolsever asansör boşluğuna düştü ve hayatını kaybetti bu pazar. 70 trilyonluk stad yapmakla övünenler neden güvenlik önelmini almaz? O canı düşündükçe keşke o stad hiç yapılmasaydı diyorum bazen... Gerçi Atatürk Stadı da çökmek üzereydi ama...

Bir kez daha anlaşıldı ki Türkiye'de insan canının hiçbir değeri yok. Kaldırıldığı Erciyes Üniversitesi Hastanesi'nin şehrin diğer ucunda olduğunu düşünürsek durumun vehameti bir kez daha anlaşılmıştır. E5 yolunda metrobüs uğruna güvenlik şeridini kaldıran bir ülkeden her türlü "güvensizlik" beklenir ne yazık ki. (Kayseri'de de tramvay uğruna trafik felç oldu,ölümlü kazalar bile yaşanıyor maalesef.)

Kaygılarımla.

Ankara'dan kaçma vaktidir

Ele geçiremediği son kurum olan Ankaragücü'nü de artık ele geçirdi. Ne kadar şirin bir gülüş değil mi? Bazen fotoğraflar kelimelerden daha manalıdır, o açıdan fotoğrafın manasını sizlere bırakıyorum.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

İzlenesi bir film: Gitme(Stay)

Sırf Ryan Gosling'in canlandırdığı Henry Letham karakteri için dahi izlemeye değer bir film. 2005 yapımı filmde intihar etmeyi düşünen bir üniversite öğrencisiyle onu engellemeye çalışan psikiyatristi ele alınıyor ancak Henry Letham'ın sıradışı bir anısı yüzünden psikiyatristin de hayatı değişiyor. Konu sıradan gibi gelebilir ama kurgusu harika. Daha fazla anlatmayım spoiler olmasın.

Golf

Bu da photoshopladığım hali:

Tek stop hiç yanmaz,arka koltukta çok bira taşındığı bellidir.

Flying Dutchman'e teşekkürler

Hacılar Erciyesspor yazımın daha geniş ve uzun bir versiyonunu rica eden Flying Dutchman'e yazımı yayınladığı için teşekkürler:

Yazının linki için tıklayınız.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Hacılar Erciyesspor yine yeni yeniden

Hacılar Erciyesspor... Her Erciyessporlu'nun gönlünde çok ama çok özel bir yeri vardır. Tamamı Kayserili futbolculardan kurulu ve teknik direktörünün kulüp çaycısı olduğu bir takım hayal edin. Bu takım 2. lig A'ya yükselir. Geleceğin yıldızı olacak Gökhan Ünal, Gençlerbirliği'nin o zamanki teknik direktörü Ersun Yanal tarafından beğenilmez ve bize katılır. Birkaç mütevazı transferle beraber Hacılar Erciyesspor şimdiki adıyla süper ligde oynamaya hak kazanır ancak sonrasını hepiniz biliyorsunuz. İsim değişikliği...

Hacılar Erciyesspor tarihe karışmıştır ancak tabi ruhu Kayseri Erciyesspor'la sonuna kadar devam ettirilir sevenlerince. Ezilenin,ilçelinin,köylünün,işçinin,emeklinin lokal takımı olmaya devam eder Kayseri Erciyesspor olarak.



Erciyesspor'un çok zor günler geçirdiği bugünlerde Fen Bilgisi öğretmeni Yasemin Yılmaz'ın başkanlığında Hacılar Erciyesspor merkezi Hacılar ilçesinde olmak üzere kurulur. Şu an takım 3. lige kadar son engel olan 1. Amatör Küme'ye yükselmiştir.



Kulüp futbolun yanında kayak, dağcılık, voleybol, tekvando ve okçuluk alanlarında da faaliyet göstermektedir. Resmî sitelerini merak edenler: Hacılar Erciyesspor


8 Mart 2009'da kurulan futbol takımının Süper Amatör 2. Küme'den 1. Amatör Küme'ye yükselişi ise takdire şayan. Hacılarlılar bu kadar çok alanda faaliyet gösteren bir takıma sahip oldukları için çok şanslılar.