12 Mart 2008 Çarşamba

Aşkların en zoru : Erciyessporluluk


1932'de kurulmuştu. Kendi taraftarlarının bile çoğunun haberi yoktu bundan. Amatör ruhuyla Kayseri'yi şerefle temsil ederek 1966'da Kayserispor'un kurulmasına yardım ettiler. İnat edildi Erciyesspor yeniden kuruldu. Parasızlık tekrar batırdı. İismler değişti renkler değişti, herkesin alay konusu olduk ama o amatör ruh kaybolmadı.

"Hacılar" Erciyesspor herkesin kabusu olmuştu alt liglerde. Tamamen Kayserililer'den kurulu bir kadroyla 1. lige eski adıyla 2. lig A'ya yükselmişti. Gökhan Ünal gibi gelecekte uğruna milyon erooolar dökülecek bir yıldız dahi transfer edilmişti ruhani başkanımız Hacı Boydak tarafından. Şehir Liverpool Everton misal ikiye bölünmüştü. Biz şehrin Evertonıydık, ezilen ve mağdur edilendik. Kayseri'nin merkezinde yaşayanlar Kayserispor'u, bizim gibi "taşralıları" ve işçiler Hacılar Erciyesspor'u tutuyordu. Evet evet adalet yerini buldu ve onun rakiplerinin tribünlerine girerek Kayseri Atatürk Stadı'nda Hacılar Erciyesspor taraftarlarına küfreden Kayserispor taraftarlarına inat Hacılar Erciyesspor ismi süper ligde yükseliyordu. Hazmedilememişti bu başarı ve Dünya futbol tarihine geçen bir katekulleyle bir anda süper lige çıkan takım Kayserispor, 2. lig A'da ise bir daha Erciyesspor... İnadına süper lige çıktık, birilerinin 30 yıldır yenemediği takımları kendi sahalarında yendik. İki takım tek yürek dendi, sadakatle uyguladık sorgulamaksızın. En büyük hatayı da burada yaptık. İki takım tek yürek sloganın arkası bu uğurda Erciyesspor'u ezmekmiş çünkü. Birileri Erciyesspor'un rakipleri Denizlispor, Manisaspor ve Gaziantepspor'a ne tesadüfse üst üste hem de çok kötü oynayarak kaybettiler. Teknik direktör Bülent Korkmaz "Birileri Erciyesspor'un başarılı olmasını istemiyor" şeklinde bir gerekçeyle istifasını sundu, başkan Ziya Eren ise takıma yaptığı yatırımların acısını çıkardı ve bütün kadroyu dağıttı. Tüccar başkan Enver Kemaloğlu da Cenk İşler ve Lazarov'u da satarak bizi forvet konusunda Çin işkencelerine maruz bıraktı. Kolu kanadı kırılmış kadroya ve vergi borçlarına rağmen gerçek Kayserili Mehmet Bulut'un ısrarlarıyla katılmamamız için birilerince ve kendilerini 4. büyük olarak lanse eden güzide Anadolu kulübünce teklif edilen trilyonlara rağmen UEFA'ya katılma kararı aldık. 4. büyük ne olduğu belirsiz bir takıma elenirken, Erciyesspor darmadağın bir 1. lig kadrosuyla kendisinin 6 katı maddi gücündeki Tel Aviv'i hem de 3-1 gibi net bir skorla yendi. Yetmedi, Atletico Madrid gibi bir devi 2. lig A kadrosuyla ezdiler. İspanya'daki maçta yapılan basit defans hataları ve %100lük net bir kaçan gol pozisyonu 4-0 mağlubiyetimize neden oldu. Madridliler korkmuştu ki Forlanlar Piresler getirilmişti Kayseri'ye.

Tribünler mi ne yaptı? Atletico maçında Erciyesspor'u desteklemek yerine Pires'in Forlan'ın çalımlarını alkışladılar, hemen arkasından oynanan Karşıyaka maçında 250 kişi vardı maçı izleyen. Kadrosu küçük yüreği kocaman takım pes etmedi, üç beş taraftarının yüreğini ve dualarını alarak ilk 6ya girdi. Tüccar Enver Kemaloğlu ve beşiktaşlı mı Kayserili mi ne olduğu belirsiz Şadi Büyükkeçeci takım kaptanı İlhan Özbay'ı kargatulumba Antep'e yollamıştı. Takım hala da lig 5.si...

Bir zamanlar UEFA kazanmış bir takımı tutarken geçen sene Erciyesspor'unUefa'da bir tur atlayabilmesi benim için nice UEFA Kupalarına bedeldi. Türkiye'de olmayan mavi siyah renkleriyle, profesyonel liglerinde x şehrispor şeklinde sıradanlaşan Anadolu takımlarına inat dağ ismini kullanışıyla, Kayserili teknik direktörüyle ve hepsinden de öte sahipsizliğiyle seviyorum takımımı. Sııtoooorrrumuz yoku da geçtim atkısı bile üretilmeyen bir takımız biz. Bu yazıya eklenen fotoya dikkat ediniz; Samsunspor maçında 90 dakika sağda duran manevi kardeşim ve solda gripten burnu sürekli akan şahsım bağırmıştır sadece; tribün bundan ibarettir. Kendi stadınızda yabancı durumunda olmak. Belki de aşkların en zorudur ama milyonlardan farklı olmak, herkes büyüklüğü ile övünürken zayıflığımızla iyi günümüzle kötü günümüzle takımımızı sahiplenmek ayrı bir gurur. Hele hele takımın oynadığı deplasman maçlarında binlerce ev sahibi taraftara karşılık tek başına formanızla atkınızla bayrağınızla tezahüratlarınızla takımınızı destekleme olgusunun verdiği haz herşeye değer sanırım.

Özellikle "süper" ligin ve 1. ligin "büyük, kocaman" takım taraftarlarındaki hırs asla olmadı bizlerde. Takımımız yeter ki mavi siyah renkleriyle şerefiyle oynasın isterse 5 yesin bizler için çok da önem taşımıyor. Gök mavisi formanın terden lacivertleştiği anlardaki kutsallık hiçbir başarıya değişilmez. Herkes kupa bekler, şahsımın ve çoğu Erciyessporlu'nun yegane beklentisi lacivertleşen formalardır.

Hiç yorum yok: