19 Mayıs 2008 Pazartesi

Ankara

Çok beğendim bu yazıyı okuduğumda. Ankara'yı daha güzel anlatacak yazı azdır kanaatindeyim:

Masa basinda kurulmustur Ankara. Masabasi adamlari yaratmis, sevmistir.

Masabasi islerinin kenti olmustur.

Sokaklari cetvelle çizilmis, isimleri bir alfabetik indeksten sirayla seçilmistir.

Bestekar, Bilir, Büklüm, Bülten ... diye yan yana giderler.

Tarihi, üzerine sonradan dikilmis elbisesidir, yasanmisligi degil.

Akildir, mantiktir. Ruh ona sonradan biçilmistir, gerekliligi bilindigi için.

Arkasinda hayat degil bilgi vardir. Bu yüzden toplamadir ruhu.

Kültürleri toplamis, kendince birlestirerek kendinin yapmistir bu kent.

Tren Gari binasinin karsisindaki Hitit aslanina ters binen Nasreddin Hoca 'dir Ankara.

Sterildir Ankara, heterojendir. Fakiriyle zengininin hayatlari pek karismaz birbirine.

Sihhiye köprüsü görünmez bir duvardir kuzey ve güney arasinda; iki Ankara 'yi böler. Sinirlar nettir Ankara'da. Çünkü devlettir Ankara. Devlet sinirlari sever.

Makamdir, protokoldür Ankara.

Merkezdir. Ankara'nin disindaki için merkezin önemini tasir.

Vazgeçilmezdir, yapiyi bir arada tutandir.

Içeriden ise, yönetimin hayatin kendisinden uzakligidir.

Merkezin boslugu vardir içerideki için.

Ne topraktir ne beton Ankara; ne de ikisi arasinda bir sey. Ikisine de uzaktir, kendine özgüdür.

Denizsizdir Ankara. Otobüslerde, dolmuslarda, pastanelerde, parklarda... insanlarin yüzlerine bakilarak kurulur hayaller.

Çünkü bir deniz yoktur, insanlara sirtinizi dönüp seyredebileceginiz.

Yalniz kalamazsiniz, denize kaçamazsiniz. Insanlarin dönüp gelecekleri yer yine birbirlerinin yüzüdür. Bu yüzden insan, iliskileriyle var olur Ankara'da. Mekanlarindan öte insanlarinin yüzleridir bu kente bagimliligimizin temeli.

"Ankara" (Ancyra), "çapa"dan (anchor) gelir. Denizi kaçali çok zamanlar olmustur ama hala çapadir. Sabitler. Hareket ettirmez, ancak devindirir.

Yazlar sicak ve kurak, kislar karli buzludur. Ankara bunlari tasir, yakistirir kendine. Ancak baharlarda telasli ve huzursuzdur; sabirsizdir.

Insana en çok baharlarinda yakindir bu yüzden. Degisimi yakistiramaz gibidir duraganligina. Kisa kislar ve yazlar iç içedir baharlarinda.

Geceleyin Kösk 'ün önünden asagiya kayarken, bir tür deniz oldugunu hayal ettigim bu isikli çukur dibine dogru çeker; uçmak ile batmanin bileskesi bir hisle dalarim karanlik sularina; hafiflerim.

Hep geride kalandir, dönülesidir. Evimdir Ankara. Huzurum, huzursuzlugum, kürkçü dükkanim ...

Bir türlü gelemeyen bahari beklerken, masamin basindan böyle göründü

Ankara.

Hiç yorum yok: