31 Aralık 2007 Pazartesi

Reklamlar gerçeklerin aynasıdır

Endüstriyel düzende pazarlamanın en önemli unsurlarından birisi reklamdır. Reklamların görünmeyen yüzü ise halkın gerçeklerini yansıtmasıdır. Reklam müşteriyi kendisine çekmeyi hedeflediğine göre ürününü tanıtmasının yanı sıra müşterilerin yani bizlerin özelliğini yansıtma zorunluluğu ortaya çıkar.

Turkcell reklamlarına bakıyorum. Öğrencileri şefkatle kollayan bir marka olmak adına yaptığı iki reklamda aslında toplumsal halimizi görüyorum. İlk reklamda genç bir çift var. Durumu kısmen iyi kız ve parasız bir erkek. Yemeği kız ödüyor,alışverişi kız yapıyor vs. En son yağmurlu bir havada kız sinema biletini almış erkek ise biletsiz. Aşkım ne zaman bitecek bu günler diyor kız vs. Sonra Turkcell devreye giriyor ve bir bilet alana bir bedava diyerek kurtarıcı melek rolünü üstleniyor ve kız elinde iki biletle erkeğin yanına geliyor. Erkeğin tepkisi iyi günler gelecek dememiş miydim aşkım... Bu ne pişkinliktir yahu demeden edemiyor insan. Günümüz kız-erkek ilişkisini yadırgamaksızın izledi milyonlar.

Diğer bir reklamda ise birlikte büyümüş iki dost. Biri diğerine kopya veriyor kıza nasıl davranması gerektiğini anlatıyor ve bunun gibi yardımları yapıyor. Birgün yardım edilen yardım edene iki biletle geliyor senin için aldım bileti diyor. Yanda da turkcellin bir alana bir bedava kampanyası. Yani yardım edilen yardım edene "beleş" bilet almış oluyor. Yardım eden de o panoyu gösteriyor ve hadi diyerek sinema salonuna yürüyor. İnsan düşünmeden edemiyor gerçek bir dost için cebimdeki son kuruşu paylaşmaz mıyım diye. Çıkar ve menfaat dünyasındaki dostluklara büyük ihtimal de farkında olmadan temas etmiş reklam.

Markalar çeşitli teknikleri kullanarak göz boyamaya çalışarak ürünlerini satmaya çalışıyorlar ama reklamlar yoluyla sosyologlara toplumları inceleyebilmek için de "istemeden" birer delil bırakıyorlar. Bilinçaltının yansımasını reklamlar olarak ekranda gördüğünde ve bununla yüzleştiğinde ürperen kaç insan kaldı acaba toplumda?

Hiç yorum yok: