26 Mart 2008 Çarşamba

Dar alanda kısa paslaşmalar


Merve saçmalığı

Adı Merve olanlar da illallah demiştir eminim şu robot programdan. Bir linke tıklıyorsunuz ve sanal robot merveyi tavlamaya uğraşıyorsunuz. Aylardır var neden şimdi yazıyorsan derseniz aylardır milyonlarca kez tıklandı ve tıklanmaya da devam ediyor. Karınca kararınca mani olabilmektir yazma amacım.

Bence erkekleri aşağılayan bir uygulama. Ne demektir robot programı tavlamaya çalışmak. Gider söylersiniz birinden hoşlanıyorsanız. Bunu kelimelerle süslemesi de şahsınıza kalmıştır. Asla bir robot programı tavlamaya kalkacak kadar aciz bir duruma düşmedim Allah'a şükür . Siz de bu tarz linklere tıklayıp kendinizi küçük düşürmeyin, insani zaafları kullanan program yapımcılarına da para kazandırmayın. Sizler değerli vaktinizi e-book veya kitap okumak yerine bu saçmasapan programa harcarken birilerinin ceplerinin dolduğunu unutmayınız. Dalga geçmek için bile tıklamaya değmez,çünkü gene tıkladığınız için yapımcısının cebine nakit girişi sağlıyorsunuz.

Ortaokul talebesinin kalemiyle Atatürk

Bu ülkede yasayan her insanin bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan:
ATATÜRK...
Gençliğinde kot pantolon giyememiş.
Sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kiran bir sinema filmine gidememiş.
Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...
Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan
ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...
Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...
Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...
Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!
Atatürk için üzülüyorum. Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden,
İsmet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti ..
Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı.
Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı. Atatürk'e acıyorum...
Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel,
sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir. Aaaah ah...
Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak, babasının mersedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken...
Bunları yapmadı Atatürk...
Keyif çatmadı...
Tüm hayatini ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...
İŞTE ONUN IÇIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE VARDI. O ISE
SADECE BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI İSTEDİ.
BÜTÜN SUÇU
2 KADEH RAKI IÇMEKTI O KADAR....

25 Mart 2008 Salı

Zidane

Kendisinin neden Asterix Olimpiyatlarda'da eşcinsel ve hiçbir espirisi olmayan bir rolde oynadığını anlayan varsa beri gelsin.

Sawyer

Hugo: dude, that beer's been sitting there since before Rocky 3...maybe even 2. It's probably poisoned or something. Sawyer: Skeletor seems to like it. Bottom's up!"

Yıllarca doğada kalmış bozulmuş biraya karşı Sawyer'ın tepkisidir bu replik. Lost'u izlemeden önce insanları neden bu kadar bağımlı yapıyor diyordum, izledikçe öğrendim aslında. İlk bölümden itibarense gönlümü fetheden karakter Josh Holloway'in canlandırdığı Sawyer olmuştu. Sevgi kelebekleri Jediler'e karşı karanlığın ve kötülüğün simgesi Sithler tercih edilmiştir daima. İyilik bozulmaya müsaittir ama kötülük bozulmaz ,bozulmadığı gibi asıl iyilik de kötülerden gelir. Jack ve Sawyer'ı kıyasladığınızda bunu rahatlıkla farkediyorsunuz lostta. Ya Desmond seslerinin yükseldiğini hissediyorum ama onun rol icabı yaşadıklarının gerçeklerini bu bünye yaşamış olduğu ve yaşamakta olduğu için beni daha çok My Scottish brother deyiş ive alkolik-melankolik hali ilgilendiriyor. Sıkı bir jedi olduğunu ise kabül ediyorum elbette. Kızların ise Boone mu Sawyer mı yakışıklı sorusunu gülerek izliyorum açıkçası. Boone'un ensest ilişkisi bile midemi kaldırmaya yetmiştir. Hem her diziyi karakterlerin güzelliği veya yakışıklığı için izlemek nasıl bir mantıktır? Selamlar olsun yurdum gençliğine.

Daha çok bozulacaksın Kate... Anladınız siz onu:

Kate: "A boar wouldn't just attack you for no reason."
Sawyer: "Thank you, boar expert!

Kadınların dayanamadığı Sawyer'ın Jin'e İngilizce öğretişi:

sawyer: i'm sorry
jin: i'm sorry
sawyer: you were right
jin: you were right
sawyer: those pants don't make you look fat
jin: those pants don't make you look fat
sawyer: there 3 things a women likes to hear

23 Mart 2008 Pazar

Sene 94


Düzeltme: Alıntıdır

F-91W

Japon yapımı bile değil, hoparlörünü saatçi hallettiği için çalışmıyor saat başı di dit etmiyor ama gene de vazgeçemiyorum. Kaptanlık yapan bir arkadaşım da belirtmişti, en ağır işleri yaparken kolunda bu saatten kullandığını. Benimse maskotumdur, bir organımdır adeta. Arada sırada kendisini başka bir saatle aldatsam da bu durum son derece kısa sürer ve yatay geçiş yapılır kendisine. Türk insanında belli başlı ürünlere karşı böyle bir sahiplenme güdüsü oluşuyor nedense. Rotring kalem, nokia 3310, Murat 124-131 & Anadol gibi bizden olan örnekleri çoğaltmak mümkün.

Düzeltme: Telefonun azizliği, fotoğraf berbattı kaldırdım.

100. mesaj: Blogların kardeşliği

6 aydır yazılan bir blogun sadece 100 mesaja ulaşması belki ilginç geliyor ama biraz sadece özel bulduğum anları ve kareleri paylaşmam biraz da blogu zaman zaman ihmal edişim 100. mesaja ulaşmamı oldukça geciktirdi. Sabırla takip eden herkese teşekkürlerimi yeniden sunmakla beraber bu mesajda girilesi bloglar kısmında bulunan bloglara yer vermek istiyorum. Listeme hemen hemen herkesten izin alınarak eklenmiş blog sahibi arkadaşlarımıza selamlar olsun:

320X: Ultrasabotajla beraber açtığımız fotoğraf blogu. Çok özlediğimiz 320x240 fotoğrafları birbirimizle ve sizlerle paylaştığımız amatör blogumuz. 5-6 arkadaşın da aramıza katılmasıyla berabere farklı fotoğraflara tanık oluyoruz. Başta Ultrasabotajla beraber emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Alex Ferguson: Daha sık yaz "paşam" demişimdir lakin şu aralar yaşadığı sağlık sorunları (ki ciddi bir trafik kazası geçirmiştir.) nedeniyle bloguyla ilgilenememektedir. Geçmiş olsun dileklerimi bir kez daha iletiyorum.

Ayyıldız: Sevgili Ömer(Laziale)'nin bütün branşlardaki milli takımlarla ilgili yaptığı güzel bir çalışma.

Azadbeg: Bloga pek yazmıyorsun ama tecrübelerinden istifade etmek ister bu genç insanlar abi bilesin.

Efe: Ege insanının samimiyetini blogunda da fark ediyorsunuz. Hayata renkli bakışı ve hoşsohbetlilik özelliği blogunda da dikkat çekiyor. Daha sık yazar umarım. O yazdıkça fark ediyorum ki çok daha fazla ortak noktamız çıkıyor,yüzyüze bir kez görüşmüştük İzmir'de Erciyesspor-Beşiktaş kupa finali sırasında. Tekrarlamak dileklerimle.

Fearless Knight: Kendisini fanzin çalışmaları ve kaliteli 320x240 resimleriyle tanıdık. Blogunu da takip ediyorum ilgiyle.

karamazov: Mizah anlayışını ve sanatsal kaygılarını takdir ettiğim akramazov bloga yazmayı bırakarak hepimizi üzdü aslında.

kırmızı: Nam-ı diğer Ultrasabotaj. Kendisiyle Temmuz 2007de güneşin kavurduğu bir Ankara gündüzünde tanışmıştık. Kimi zaman Anadolu'nun derinliklerinde kimi zaman da sanatsal kaygılar içinde bulursunuz kendiniz onunla konuşurken. Sinema,müzik ve fotoğrafçılık gibi çok yönlü özellikleri olan çok içten yapısını bloguna da daha sıklıkla yansıtmasını beklemekteyim.

lacivert: Kendisinden izinsiz olarak blogunu ekledim aslında. Çok kaliteli yazıları var, özellikle derbiler ve kulüp armaları üstüne. Mütevazı anlatım şekli de sürükleyicilikle birleşince hoş yazılar çıkıyor ortaya.

Laziale: Montreal'deki bir başka kader ortağımdır. Siyasi görüşlerin taban tabana zıt olmasına rağmen nasıl sıkı arkadaş olunabileceğinin en güzel örneğini vermişizdir kendisiyle. Blogunu hemen hemen her gün güncellemesi ve özellikle de kısa kısalarım misali başından geçenleri anlattığı nokta nokta ismini verdiği yazılarını büyük keyifle takip ediyorum. :) işaretine karşı açtığı savaşta en sonuna kadar arkasındayım. Bu arada yaşasın Anathema!

Mayhem: Malum sitenin dünya futbolu bölümünde kendisini Roy Keane hakkında yazdığı muhteşem yazıyla takip etmeye başladım. Bazıları oturup ciddi ciddi yazarken kendisi daima araya kontralarla güzel espriler eklemiştir ve bu da yazılarına ayrı bir hava ve tarz katmıştır.
Müzik zevklerimiz de kendisiyle uyuşuyor, Cornflake Girl üstüne yazısından sonra emin oldum. Laziale, Ortega ve şarbonla beraber bu blogu açmamda ilham olmuştur blogu. Uçan Hollandalı abimize selamlar olsun.

Ortega: Gelmiş geçmiş en sempatik Fenerlidir dersem abartmam. Alex Ferguson vesilesiyle tanışmıştık. Espirileri, sanatsal kaygıları ve Galatasaraylılar'ın bile çoğunu kendisine hayran bırakan kaliteli futbol anlatımıyla günlük güncellediği blogunu takip etmeye bizleri mahkum etmiştir. Afet-i devranlar konusunda takdirimi daha da kazanmıştır, kazanmaktadır. Mayheminkiyle beraber 4-4-2'ya çıkan blogunun (bence) yegane eksiği yorumların direkt yayınlanmaması ama bu herkes için geçerli bir durum. Zor oluyor bazen yazılan bir yorum yayınlandı mı yaynlanmadı mı diye takip etmesi ama elbette bir bildiği vardır o uygulamayı açık tutan arkadaşalrımızın. Kendisine bir teşekkür de her telden yardıranlar bölümüne blogumu eklediği için. Sadece futbol blogu gibi görülmesinden rahatsızlık duyuyordum ve Ortega fark etmiş bunu.

supertivo: Kendisiyle rakı eşliğinde sohbetimiz son anda İstanbul'a engelim çıkıp da gelemeyişimle iptal olmuştur ama verilen söz unutlmamıştır. süper saksı isminden de anlaşılacağı üzere son derece renkli bir kişiliği olmakla beraber blogu ihmal etmemesini rica ediyorum.

şarbon: Reytin Hamdi'nin canlandırdığı Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un şarbon da olursun karbon da skeçi geliyor aklıma onu ne zaman okusam. İlham verici bir blogu olduğunu zaten belirtmiştim. 320x240leri ise ilgiyle takip edilmektedir.

Listemdekiler haricinde at-avrat-silah,taylanov, romanista ve belestepe gibi blogları takip ediyorum.

*Ortega'dan ilham alıp sonradan ekledim fotoyu.

Türk işi Lost


Bizim Türkler Lost'a da el atar diyordum ki...

19 Mart 2008 Çarşamba

İncelikler yüzünden vol 2.

-Turkcell durmak yok tırtıklamaya devam politikasını sürdürmekte. Kazıklamayı biliyorlar bari hizmet sunsalar. Hizmeti de geçtim kandil diye kilitleniyor hatlar, 10 dakikası 1 kontür bir anda kesilen hatlarla 2şer dakikalara düşüyor. Mesajlar gitmiyor. Hata ettik bir arkadaşa kontür atmaya çalıştık 2277ye defalarca atılan mesajlarla kaldık,kontür atamadık bizim kontürlere oldu olan. Turkcell'in kulakları çınladı sanırım,yazıyı yazarken 2277ye iletildi bütün mesajlarım saatler sonra da olsa. herhalde sabahın 5inde 2064ten mesaj gelir şu numaraya kontür transfer etmek istediniz istiyorsanız EVET yazınız diye. Defol git Turkcell yazıp 2064e yollarız artık.*

-Neden canım ülke insanı kendine ödetilen bedelleri yargılamaz?50 ytllik suyun 25 ytlsi vergi mesela. Su yok da ondan denilebilir klasik Türk mantığı olarak. Yazın ortasında ana su borularını patlatanların sonra da suları su yok diye kesmesini nasibe kısmete bağlayan halkımızındır takdiri.

- Uzun saçlıların kabusu olduğu kadar saç uzatanların da kabusudur berberler. Saçın kırıklarını alayım abi dedi.Tamam dedim. Bir tamamın bedeli 10 ytlye patladı,bedelden de geçtim bizim memlekette gönlünde ne koparsalık beş dakikalık bir işlemdir bu iş. Geriye doğru yapıştırılan Elvis tipi saç modelime ne demeliydi bilemedim, aynayı görünce nutkum tuttu. Türk filmindeki kötü adamların saç tipine dönmüştü Elvis , rüzgarı yediğinde. Saçları sıfıra vurdursam göz aşinalığının olmaması yüzünden ancak bu kadar şaşırabilirdim. Eve nasıl vardığımı bilmiyorum.

-Hamsi Haziran 20ye kadar çıkarılıyormuş meğer. Küçücük şirin balıkçımda derin dondurucu( hayır efendim dipfriz demeyeceğim) olmayışı ve ağızlarda eriyen hamsi bunun delili olsa gerek. Kızılay'da bayat balığı öğrencilere kakalayan balıkçılara duyrulur.

-Turkcellin 10 dakikada bir telefonu kapat yeniden ara şeklindeki Çin işkencesi sırasında analog saatten takip edemiyordum kaç dakika geçtiğini. Dünya tatlısı insanla dakikalar değil bir ömür geçsin telefonda ama gel gör losttaki hatchteki düğme misal no ve yes tuşlarıyla antrenman yaptırıyor bu güzide hat.(Hatta bir gün 10 - 20-30 dakika derken unuttuk hat bir gece kendisine gelemedi,patlamadığı kalmıştı) Güzide hatla mücadele bağlamında saniyesine salisesine kadar güvendiğim Casio F-91 W'mi memlekette unutmuşum meğer. Pim yerinde kürdan kullandığım efsane saatin atlattığı badireler geçti gözümün önünden. Can dostumun kronemetresine bir kez daha iş düşecekti. Bir tane daha almaya gittim. Koca semtte tek saatçi 30 ytl fiyat biçince kendisine bünyeye de alışveriş listesini hazırlayıp Kızılay'a gitmek kaldı. Ortaköy'ü sevip Taksim'den nefret etmek gibidir, Kızılay'dan haz almamak...

- F-91 W aynı zamanda 23 Mart pazar günü Allah'a emanet girilecek ÜDS'nin de uğuru olacak. Her saatbaşı di diit sesini duymadan huzursuz olan bünyem rahatlayacak ama her saat başı da sınav salonunun sessizliği bozulacak. ÖSS sınavında kıymalı yiyeni görmüş bir insan evladı olarak masum bir di diiite ses çıkarana da aldırış etmeyeceğim. Hatta bu F 91 Wlerin biraz daha modifiyeli modelleri var 6 değişik di diti olan. 3 saatlik bir sınavda can sıkıntısına iyi gelir farklı sesler. Hizmette sınır yok efendim.

-Bu dünyanın son azizleri kaçıklar ve ayyaşlardır. (kim nerede demiş hatırlamıyor bünye) Kıymetleri bilinmiyor, hele bu ülkede.

*Dipnot: Keşke defol git Turkcell yazsaymışım 2064e saf saf EVEEET yazana kadar. 5555 diye bir illet de iki kontürümü daha yedi. Suç bende sanırım ki seni kullanıyorum hala. 7 senelik hat olmasan cenaze töreni düzenleyeceğim de şimdilik denetimimdesin. Avea'nın üç kağıtlarını vodafoneun kafasına göre çekip çekmemesini bilmesek 7 kez iptal edilmişti kendileri...

Natalie Imbruglia


Sesi bu kadar duru,kendisi bu kadar güzel kaç insan vardır acaba? Goodbye şarkısını açıp hiçbir şey yapmadan saatlerce bu fotoya bakasım geliyor...

18 Mart 2008 Salı

18 Mart 1915le gurur duymaya hakkımız yok!

O gün benim için kutsallık taşır her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi diyemeyeceğim ama bu ülkenin yarısı gibi diyebilirim.(bu bünye Atatürk kim ki diyenleri de gördü,nice hainleri de...) Benim içinse onu daha da kutsallaştıran soyadımın kökenini oluşturan savaş olmasıdır, aynı zamanda bloga adını veren dardanos şehit düşmüş topçu birliklerimizden birisidir. Eskiden hem canım acıyarak hem de gurur duyarak anardım ama 2008deki 18 Mart yüreğimi yakıyor çünkü ülkenin karış karış satılmasından çok büyük rahatsızlık duyuyorum. En dramatik tablolardan birisi ise 18 Mart'ta karşımıza çıkıyor:

18 Mart 1915: Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış kana doymayan kavramı silahla defettik Çanakkale'den.

Temmuz 2007: Amerikalı altın şirketleri Çanakkale'de bulunan Kaz Dağları'nda siyanürle altın çıkarıyor.

Atalarımız emperyalizmi, hainliği bu ülkeden göğsünü siper ederek atarken bizler parayla bu topraklar karış karış satılırken sessiz kaldık. 18 Martla gurur mu duyarsınız yoksa "Atalarımız'a" layık olamadığımız için utanç mı duyarsınız bilemem.


J. C. Davies adlı bir asker annesine yazdığı mektupta şöyle demekteydi:

“... Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı. Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu. Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti. Gerçi bir çok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avusturalyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm. Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk. Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı... Bu savaş korkunç."

13 Mart 2008 Perşembe

İrlanda'yı sevmek için bir neden daha

Harun Kolçak'ın gir kanıma şarkısı eşliğinde yeşille beyazın uyumuna sanatsal bakış

12 Mart 2008 Çarşamba

Aşkların en zoru : Erciyessporluluk


1932'de kurulmuştu. Kendi taraftarlarının bile çoğunun haberi yoktu bundan. Amatör ruhuyla Kayseri'yi şerefle temsil ederek 1966'da Kayserispor'un kurulmasına yardım ettiler. İnat edildi Erciyesspor yeniden kuruldu. Parasızlık tekrar batırdı. İismler değişti renkler değişti, herkesin alay konusu olduk ama o amatör ruh kaybolmadı.

"Hacılar" Erciyesspor herkesin kabusu olmuştu alt liglerde. Tamamen Kayserililer'den kurulu bir kadroyla 1. lige eski adıyla 2. lig A'ya yükselmişti. Gökhan Ünal gibi gelecekte uğruna milyon erooolar dökülecek bir yıldız dahi transfer edilmişti ruhani başkanımız Hacı Boydak tarafından. Şehir Liverpool Everton misal ikiye bölünmüştü. Biz şehrin Evertonıydık, ezilen ve mağdur edilendik. Kayseri'nin merkezinde yaşayanlar Kayserispor'u, bizim gibi "taşralıları" ve işçiler Hacılar Erciyesspor'u tutuyordu. Evet evet adalet yerini buldu ve onun rakiplerinin tribünlerine girerek Kayseri Atatürk Stadı'nda Hacılar Erciyesspor taraftarlarına küfreden Kayserispor taraftarlarına inat Hacılar Erciyesspor ismi süper ligde yükseliyordu. Hazmedilememişti bu başarı ve Dünya futbol tarihine geçen bir katekulleyle bir anda süper lige çıkan takım Kayserispor, 2. lig A'da ise bir daha Erciyesspor... İnadına süper lige çıktık, birilerinin 30 yıldır yenemediği takımları kendi sahalarında yendik. İki takım tek yürek dendi, sadakatle uyguladık sorgulamaksızın. En büyük hatayı da burada yaptık. İki takım tek yürek sloganın arkası bu uğurda Erciyesspor'u ezmekmiş çünkü. Birileri Erciyesspor'un rakipleri Denizlispor, Manisaspor ve Gaziantepspor'a ne tesadüfse üst üste hem de çok kötü oynayarak kaybettiler. Teknik direktör Bülent Korkmaz "Birileri Erciyesspor'un başarılı olmasını istemiyor" şeklinde bir gerekçeyle istifasını sundu, başkan Ziya Eren ise takıma yaptığı yatırımların acısını çıkardı ve bütün kadroyu dağıttı. Tüccar başkan Enver Kemaloğlu da Cenk İşler ve Lazarov'u da satarak bizi forvet konusunda Çin işkencelerine maruz bıraktı. Kolu kanadı kırılmış kadroya ve vergi borçlarına rağmen gerçek Kayserili Mehmet Bulut'un ısrarlarıyla katılmamamız için birilerince ve kendilerini 4. büyük olarak lanse eden güzide Anadolu kulübünce teklif edilen trilyonlara rağmen UEFA'ya katılma kararı aldık. 4. büyük ne olduğu belirsiz bir takıma elenirken, Erciyesspor darmadağın bir 1. lig kadrosuyla kendisinin 6 katı maddi gücündeki Tel Aviv'i hem de 3-1 gibi net bir skorla yendi. Yetmedi, Atletico Madrid gibi bir devi 2. lig A kadrosuyla ezdiler. İspanya'daki maçta yapılan basit defans hataları ve %100lük net bir kaçan gol pozisyonu 4-0 mağlubiyetimize neden oldu. Madridliler korkmuştu ki Forlanlar Piresler getirilmişti Kayseri'ye.

Tribünler mi ne yaptı? Atletico maçında Erciyesspor'u desteklemek yerine Pires'in Forlan'ın çalımlarını alkışladılar, hemen arkasından oynanan Karşıyaka maçında 250 kişi vardı maçı izleyen. Kadrosu küçük yüreği kocaman takım pes etmedi, üç beş taraftarının yüreğini ve dualarını alarak ilk 6ya girdi. Tüccar Enver Kemaloğlu ve beşiktaşlı mı Kayserili mi ne olduğu belirsiz Şadi Büyükkeçeci takım kaptanı İlhan Özbay'ı kargatulumba Antep'e yollamıştı. Takım hala da lig 5.si...

Bir zamanlar UEFA kazanmış bir takımı tutarken geçen sene Erciyesspor'unUefa'da bir tur atlayabilmesi benim için nice UEFA Kupalarına bedeldi. Türkiye'de olmayan mavi siyah renkleriyle, profesyonel liglerinde x şehrispor şeklinde sıradanlaşan Anadolu takımlarına inat dağ ismini kullanışıyla, Kayserili teknik direktörüyle ve hepsinden de öte sahipsizliğiyle seviyorum takımımı. Sııtoooorrrumuz yoku da geçtim atkısı bile üretilmeyen bir takımız biz. Bu yazıya eklenen fotoya dikkat ediniz; Samsunspor maçında 90 dakika sağda duran manevi kardeşim ve solda gripten burnu sürekli akan şahsım bağırmıştır sadece; tribün bundan ibarettir. Kendi stadınızda yabancı durumunda olmak. Belki de aşkların en zorudur ama milyonlardan farklı olmak, herkes büyüklüğü ile övünürken zayıflığımızla iyi günümüzle kötü günümüzle takımımızı sahiplenmek ayrı bir gurur. Hele hele takımın oynadığı deplasman maçlarında binlerce ev sahibi taraftara karşılık tek başına formanızla atkınızla bayrağınızla tezahüratlarınızla takımınızı destekleme olgusunun verdiği haz herşeye değer sanırım.

Özellikle "süper" ligin ve 1. ligin "büyük, kocaman" takım taraftarlarındaki hırs asla olmadı bizlerde. Takımımız yeter ki mavi siyah renkleriyle şerefiyle oynasın isterse 5 yesin bizler için çok da önem taşımıyor. Gök mavisi formanın terden lacivertleştiği anlardaki kutsallık hiçbir başarıya değişilmez. Herkes kupa bekler, şahsımın ve çoğu Erciyessporlu'nun yegane beklentisi lacivertleşen formalardır.

Megali idea | vol 1

Nissan Almera lüks kaçar, mavi renkli siyah tamponlu "orjinal sıprink" yeter bu bünyeye...

320x240 | Sessiz haykırış

Bir efsane başlığımız vardı. Bizi birbirimizden ayırmışlardı yalnız. İçimizi doya doya dökebileceğimiz bir yere ihtiyacımız vardı. Gitgide de sayıca artan kaliteli bir kitlenin 320x240 ebatlarındaki "sanatsal kaygılarına" bakmak isterseniz buyrun.


11 Mart 2008 Salı

Can alıcı şarkılar

Bazı şarkılar vardır, insanın bam teline basan. Kimi zaman anıları canlandırır, kimi zaman hasreti simgeler; memleket-aile hasreti, yalnızlığın acıklı güldürüsünü yüzünüze vurur bu şarkılar. Türkülerden Norah Jones parçalarına kadar herhangi bir bestede gözleriniz buğulanabilir,üzülürsünüz belki ancak bir süre sonra acınız hafifler.

Kare canımdan çok sevdiğim Tavlusun'un Osmanlı görmüş bir ağacının mütevazı duruşunu simgeliyor. Memleket hasretini, yalnızlığı ve birçok duyguyu( bu duyguları bulmak okuyucuya kalsın) aynı anda içeren en sevdiğim karelerden belki. Bu kadar bakirdi de arkadaki çöp konteeeynıııırı ne derseniz de Türkiye'nin dramasıdır cevabım, merkeze 25 km uzaktaki köyleri sırf daha fazla elektrik, su parası alabilmek için belediyeye bağlayarak onları mahalle yapıp yok etmeye çalışan gaddarizmdir.

Çok fazla dinlemem türküleri esasen. Ancak bu konuda bağlama üstadı Anadolu popun kurucusu bir çınar yetişiyor imdadıma; Cahit Berkay.( Kendisi hakkında ayrıca bir yazıda uzun uzun yazmayı yeğlerim.) Can alıcı şarkımızda Aşık Veysel'in sen varsın oradasını günümüz enstrümanlarıyla yorumlamıştır TRT tabiriyle yoğurmuştur üstad.

Aşkımın temeli sen bir alemsin
Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın
Merhabasın dosttan gelen selamsın
Duyarak alırım sen varsın orda

Saklarım gözümde güzelliğini
Her neye bakarsam sen varsın orda
Kalbimde gizlerim muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orda

Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar
Renklerin içinde nakşını saklar
Karanlık geceler aydın şafaklar
Uyanır cümlâlem sen varsın orda

Mevcudiyette olan kudreti kuvvet
Senden hasıl oldu sen verdin hayat
Yoktur senden başka ilânihayet
İnanıp kanmışım sen varsın orda

Hu çeker iniler çalınan sazlar
Kükremiş dalgalar coşar denizler
Güneş doğar perdelenir yıldızlar
Saçar kıvılcımlar sen varsın orda

Veysel�i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin sen varsın orda

7 Mart 2008 Cuma

Feysbuk şeysi


-Geçenlerde esti şöyle bir... Bakayım neler varmış. Bir kere daha üye olmuştum ; sonra tahammül edemeyip çıkmıştım. Bu sefer sabır sınırını zorlayalım göreyim istedim. Bir sen eksiktin gel dedi feysbuk da... Yonjjjamsı( yeni yetme Türk kızları şive efekti) kekremsi bir tat bıraktı bünyede. Faynd old fireends statüsünden çıkmış arkadaş. Janjanlı profiller de yonjjja statüsü üstüne sos dökmüş. Janjan abartılmış hatta. Hani şu Pakistan'da Afganistan'da falan heryeri süslü otobüsler vardır ya onlara dönmüş profiller.

-Herşeyi geçtim. Political views, religous views bölümleriyle sınırlı basit bölümün en tepede olması nedir? Adam gelmiş yılalr sonra seni bulmuş nedir abi bu hadise? Faşist olsam kime ne komünist olsam kime ne? Hadi bir iş yaptınız tam yapın, siyasi tercihlerde sol sadece özgürlükçü ile temsil edilmiş. Mozaik değil mermer ulan sözü Emearika'da da( american express reklamındaki aksan bünyede Amerika yazabilme yeteneğini yok etti.) rağbet görüyor. Yukarıda belirtmiştim yonjamsı kekremsi bir tada dökülecek soslar sanırım bu ilginç karakter analizleri... Bu arada şimdi fark ettim özgürlükçü feysbuk müritlerine bu siyasi görüş dini görüş olayına dilediğimiz yazabilme hakkını tanımış. Çömezsin ne eleştirirsin zındık derler müstehaktır.

-feyysbuk amaç mı araç mı anlayamadım. Tamam wallar kullanılsın ona itiraz yok da karakter analizi testleri,anketler, Pakistan otobüsü efektleri nedir? Kaç yıldır görüşmemişiz biladerim gel Kızılay'a iki bira ısmarlayım öğrenirsin karakterimi de zamazingolarımı da.

-Herkesin takım logosu var profillerinde. Ekleyim dedim hem de Türkçe platforma tıkladık. O da ne! Efendim Türkiye'de sadece 4 takım varmış. Allah Allah diğerleri sanki dört takımın gittiği şehirlerde 11 gencin toplanıp hadi bari şehrin adını duyurualım, maçtan sonra iki tek atarız dediği oluşumlar. Okkalı bir sövdüm inşallah kulakları çınlamıştır yüce platform sahibinin. Sana iant yaşasın Çemişgezekspor dedikten sonra gavur futboldan daha çok anlar mentalitesine güvendim. Gavurlar sağolsun yanıltmadılar ve hiç olmazsa süper ligi eklemişler, İngiltere'de conferance league'e kadar her takım eklemişler hayran kaldım . Rica ettim 1. ligi eklemeleri için.Beklemedeyiz. Gerçi big profil picture hadisesine girip bu ülkenin 4 takımdan ibaret olmadığını hatırlatıp support your lcoal team hadisesini bilinçaltlarına aşıladım. Tabi aşı tutar mı bilinmez.

Törkiş İngıılıişşş



Yasal uyarı: Sanatsal kaygılarınızda kalıcı hasar bırakabilir.

5 Mart 2008 Çarşamba

4 Mart 2008 Salı

İncelikler yüzünden

Bundan sonra arada günlük tarzında başımdan geçenleri de yazacağım. Bu konuda Laziale , Efe ve şarbonu çok başarılı bulduğumu belirteyim.

- Lost'un fanatiğiyim belki de. Ancak sabır katsayısı çok düşük olan bir insan olarak her hafta bir bölümünün çekilmesini bekleyemiyorum. Özellikle geriden takip ettim diziyi. Ancak 4. sezona yetiştim sonunda. Bu kadar hassas bir denge sağlamışken 3. sezonun son bölümü olan 23. bölümün bendeki dvdde yarım oluşu can sıkıcı. Üstelik de tam Charlie'nin öldüğü can alıcı yerinde bitti.

-23 Mart'ta ÜDS var. Master hayalime ulaşabilmek için bir engel daha. Ancak kendisini bir türlü ciddiye alıp istediğim çalışmayı yapamadım. Bakalım sınav da beni ciddiye alacak mı yoksa abi sen İngilizce biliyorsun geç gitsin mi diyecek. Keşke armut pişse ağzımıza düşse...

-İlkler unutulmazmış.

-Carmen Selection Öküzgözü. Efes dışında hiçbir şey içmem sözünü bana yedirdi yutturdu bu şarap. İçimi son derece hafif ve keyifli bir şarap. Yanında da kendisine yakışır bir et yemeği ile çok daha güzel gidecektir. Verdiğim linkte fiyatı yüksek verilmiş. O kadar ciddi bir fiyat farkı olması ilginç.

-Blogdaki etiketleri düzenleyemedim. Belki de tembelliğime geliyor. Bu kısa kısa işini seviyorum. Her yola geliyor.

to be continued =)